“Neden 7 saat değil de 8 saat?” veya “İşe 9’da değil de 10’da başlasaydık ne olurdu?” gibi cümleler, bu noktada kafamızı kurcalayan sorulardan.
Gelin, bu düzenin ne zamandan beri hayatımızda olduğuna ve bu fikrin nereden çıktığına bakalım.
Herkes için 8 saat çalışmayı öneren ilk kişi, Robert Owen isimli bir İngiliz’di.
Robert, iş gününün üçe bölünmesi gerektiğini, çalışanların işle meşgul olduğu kadar kendilerine de eşit zaman ayırmaları ve uyumaları gerektiğini düşünüyordu.
Böylece 1817’de “8 saat çalışma, 8 saat uyku ve 8 saat dinleme” ifadesini ortaya atarak, tüm çalışanlar için 8 saatlik bir çalışma düzenini başlattı. Owen’ın kendisi de aynı zamanda bir dokuma fabrikasını yönetiyordu.
Kısa sürede Manchester’ın en büyük ve en başarılı fabrikasına sahip olan İngiliz, başarısının arkasında çalışanlarına davranış şeklinin ve yönetim felsefesinin olduğunu düşünüyordu.
Devamında bu felsefesini, ortaya attığı 8 saatlik özgün çalışma modelinde denemek istedi.
Ancak bu fikri kolay bir şekilde kabul görmedi ve 1847’de On Saat Yasası ile kadın ve genç işçilerin, tekstil sektöründeki günlük çalışma süreleri 10 ile sınırlandırıldı. Neyse ki ABD’de günlük çalışma süresini 8 saate indirmeyi amaçlayan düşünceler ortaya çıkmaya başladı.
Aynı zamanda bu karar, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın da başlangıcı olacaktı. Ayrıca işçiler adına önemli bir adımı da Henry Ford attı. Ford, 1905’te tüm fabrikalarında 8 saatlik iş günü uygulamasını başlattı.
Henry Ford, sonraki iki yıl içinde de bu çalışma sistemiyle kazancının dört katına çıktığını kamuoyuna duyurdu. Devamında da diğer işçiler, Ford’un çalışanlarıyla aynı çalışma saatlerini talep ederek çeşitli protesto gösterilerinde bulundu.
Böylece 8 saatlik çalışma sistemi, hayatımıza girmiş oldu.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: